DİKKAT!

DİKKAT: Bloga girilmiş çoğu yazı ya çocuklukta yaşanmış cinsel istismar ve tecavüzle ya da ergenlik ve/veya yetişkinlikte yaşanmış tecavüz, cinsel saldırıyla ilgilidir. Bu tür yazıları okurken yaşadığınız olayı/olayları zihninizde tekrar yaşayabilirsiniz. Eski korku ve kaygılarınız yüzeye çıkabilir. Her hangi bir şeyle (ses, görüntü, koku, dokunma, tat) olayla, olaylarla ilgili anılarınız tetiklenebilir, geriye dönüşler (flashback) yaşayabilirsiniz. Böyle durumlarda okumayı bırakmanız, ihtiyaç duyduğunuzda, gücünüzü toplayınca tekrar okmanız iyi olabilir.

8 Nisan 2012 Pazar

Bu benim anne-oğul cinsel istismar hikâyem

MaleSurvivor – İsmin vermeyen bir erkek


Bu benim anne-oğul cinsel istismar[1] hikâyem. Dindar bir ailede, bir sürü sorunu olan bir ailede doğdum. Dışarıda başka, içeride başka bir şeydik. Aile içinde huzur yoktu. Babam on-sekiz yaşında kendini dine vermiş ama bunun içki ve sigarayı bırakmasında çok az bir etkisi olmuştu. Annem, iyi bilinen bir vaizin kızıydı, çok dindar bir aileden geliyordu ve çevresinin hayranlığını nasıl kabul edeceğini öğrenmişti. Babam kayınpederine hayrandı ve annemin hor gören yardımıyla, karısının babası gibi olmaya çalıştı ama pek başaramadı.
Annem hiçbir zaman yüzleşemediği bir sertliği kalbinin derinliklerinde taşıdı. Otoriteden nefret ediyordu, erkeklerden nefret ediyordu, neredeyse herkesten nefret ediyordu, başkalarının çöküşünden zevk alıyordu böylece kendisini iyi hissedebiliyordu. Uyumsuz bir çifttiler, babam günün büyük bir bölümünü sinirli geçiriyordu.

Beş yaşına kadar, annem, beni kendi bedeniyle tanıştırmak zorundaydı. Bu, ilk yıllarda devamlı çevremizde var olan insanlardan dolayıydı. Beş yaşındayken ülkenin daha ıssız bir yerine taşındık, daha az ziyaretçi ve “etrafımızda takılan” insan vardı. Üç ay kadar boyunca, beni kendi bedeniyle mahremiyet içinde tanıştırmaya hazırdı. Sonra,  babam evde kalıp tüm çalışmasını evden yürütmeye karar verdi. Babamın bu kararı için Tanrıya sadece şükredebilirim, daha fazla cinselliği kaldırabilecek halde değildim.

Annemle benim ilişkimizin doğası karı kocanınki gibiydi. Güçlü, hassas bir ilişkiydi. Onun sırdaşı, yandaşıydım. Babamın bir şeytan, kötü bir adam olduğunu düşünüyordum. Anneme ondan daha yakın olduğumu hissediyordum. Anneme ne giymesi, ne pişirmesi, ne söylemesi gerektiğini söyleyebilirdim. Kişiliğine, davranışlarına ve görünüşüne, vs. komplimanlar yapıyordum. Bunu benden istiyordu (birinden bunu alması gerekiyordu) ve bu özel ilgi karşılığında benim (ihtiyaçlarımı değil) isteklerimi yerine getiriyordu. Çikolata istesem veriyordu. Pizza istesem pizza yapıyordu. Çiftlik işlerini yapmak istemezsem onları benim için yapıyordu. Beni şımartıyor ve önceliğine koyuyordu. Bu, tabii ki, babamla aramızda gerilim yaratıyordu, o öncelikli olmalıydı. Problem şuydu; babam annemi mutlu ettiğini bildiği için annemle birlikte olmamı istiyordu (bunu bana bile söylemişti), bu yüzden o bizi yalnız bırakmak için gitti, zamanımın çoğunu annemle geçiriyordum. Babamın onur ve saygı ihtiyacı yükseldiği zamanlarda kıskançlık ve bela ortaya çıkıyordu.

Annem, cinsel istismardan önce ve sonra, iç çamaşırlarını görmeme izin verecek şekilde giyinirdi. Annem varken Playboy’a kim ihtiyaç duyardı ki? Bedenimle ilgilenmiyordu, yalnızca onun bedeniyle ilgilenmemi istiyordu.

Annemle olanları cinsel istismar olarak adlandırıyorum, tecavüz olarak değil. Psikologlar arasında bir erkeğin tecavüze uğrayıp uğrayamayacağı konusunda büyük tartışmalar oluyor. Belki böyle bir şey vardır ama benim yaşadığım cinsel istismardı . Annem ilk adımı atmamı bekledi. Tabii ki kendisini bana çekici bir şekilde sundu ama benim ilk adımı atmamı bekleyerek beni suçlulukla lekeledi. Eğer ilk adımı atmasaydım beni görmezden gelecekti ve sonunda kendimi sokakta bulacaktım. Evsiz kalma sürecinde, babam ve çevredeki herkesin, benim hatam yüzünden evsiz kaldığımı düşünmelerini sağlardı. Annem kamusal alanda saygı duyulan bir figürdür, insanları aptal yerine koyar,  sözlerinin ağırlığı vardır. Ayrıca, benim bir kadının ilgisine ihtiyacım vardı, öyleyse neden annemle ilgilenmeyeydim ki. Ödüller bir yere kadar çok büyüktü. Çok ama çok şımartılmıştım. Durum çevre tarafından anlaşılacağı zaman annem beni şımartmayı kesiyordu. Çevre bunu görmek istiyor diye ara sıra babamın koluna giriyordu. Gerçi ben ona duygusal güvenceyi, babam da (bir yere kadar ama benden daha fazla) maddi güvenceyi sağlıyordu dolayısıyla bu nedenle onu da mutlu etmek zorundaydı.

Annem bana zinayı öğretti. Cinsel istismarın en kötü yanı buydu. Duygusal yönden içinde olmasaydım ve bir şekilde uzakta kalabilseydim farklı olacaktı. Ebeveynlerim herhangi bir ilişkinin içine girmemi ve burnumu başkalarının işine sokmamı öğretti. Diğer evliliklerin içine girebilir ve kadınla derinlemesine, beni ilgilendirmeyen, kocasına dair kişisel şeyleri konuşmaya başlayabilirdim. Hep kadınların tarafını tutardım ve erkekleri eleştirirdim. Bu başkalarıyla birçok soruna sebep oldu ve bazen erkekler bana çok kızdı. Kalbimde olanları bilen kadınlar da benden uzak durdu.

Cinsel yönden kadınların ötesine geçtim, annem tarafından, annem için bir ömre yetecek kadar kadınlığa takdim edildim. Kadınlardan tiksinmekle kalmadım, sıkıldım! Neyse, bu başka bir hikâye!

On-sekiz yaşına kadarki birçok yıl boyunca öğrendiğim şey, hala annemin kölesi olduğumdu. Oysaki hayat bize birçok şey öğretiyor ve kendi babamdan daha farklı bir baba olan Tanrı’mın da yardımıyla hayatımı yoluna koydum. Artık ailemle görüşmüyorum. Eski şekilde yürütmek istiyorlar. Sonunda, otuzlarımın sonunda, tekrar kadınlarla ilgilenmeye başladım. Bir gün evleneceğim ve kendimi bir kadına adayıp, sağlıklı bir ilişkinin ürününü toplayacağım. Çok ama çok ıstıraplı olduğu için (bir noktada neredeyse akıl hastası oluyordum) hayatımı tekrar yaşamak istemezdim. Fakat değiştiğim ve annem yaşamama izin verdiği için müteşekkirim.



[1] Orijinal metinde ensest kelimesi kullanılıyor ama ben cinsel istismarı tercih ettim çünkü ensest, aralarında yakın kan bağı olan kişilerin, karşılıklı rızaya dayalı cinsel ilişkisi demektir.